Tüketici Mevzuatındaki Değişiklikler ve Yenilikler

Tüketici Mevzuatındaki Değişiklikler ve Yenilikler

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 1995 yılında yürürlüğe girdiğinden bu yana tüketici hakları konusunda Türkiye’de önemli bir gelişme kaydetmiş; 2003 yılında gerçekleştirilen kapsamlı değişiklikler de tüketici hareketine ivme kazandırmıştır. Ancak bu düzenlemelerin tümünün, AB mevzuatı ile uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve aynı zamanda kısa süre önce değişen Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile de uyumun sağlanması değişiklik ihtiyacını doğurmuştur. Bu kapsamda 6 ay sonra yürürlüğe girecek olan 6057 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmış ve 28.11.2013 tarihinde Resmi Gazete ’de yayınlanmıştır. Bu yazımızda da bu kanundan ve tüketici hareketine getirdiği değişikliklerin en önemlilerinden kısaca bahsetmek istiyoruz.

Ayıplı Mal Karinesi (Madde 10)

6057 sayılı Kanun’un 10. Maddesinde ispat yüküne ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu bağlamda tüketici lehine getirilmiş olan bir ispat kolaylığı benimsenmiştir. Teslimden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim anında var olduğu kabul edilmiştir. Kanun koyucu bir malın altı ay sorunsuz çalışmasını, hayatın olağan akışına uygun olarak kabul etmiştir. Bu süre içinde mal bozulmuşsa, kaynağında yani teslim anında var olan bir ayıbın yattığı sonucuna varmış ve satıcının bunun aksini ispat etmesi imkânının her zaman olduğunu belirtmiştir. Ancak bazı mallar açısından tüketiciye bu tür bir ispat kolaylığı getirilmesinin satıcıyı mağdur edebilmesi söz konusudur. Bu açıdan hâkimin, ayıbın ve malın niteliğini takdir ederek, ayıbın teslim anında var olduğu konusundaki ispat yükünün yine tüketicide olduğuna karar vermesi mümkündür. Ayıplı malda tüketicinin seçimlik haklarından faydalanabilmesi için ayıbı belirli bir süre içinde ihbar etmesi yükümlülüğü kaldırılmıştır. Tüketicinin seçimlik haklarından birini kullandığı yönünde satıcıya her halükarda (iki yıl içinde) bildirimde bulunması gereğinin olması, öncesinde ayrıca bir de ayıbı ihbar etmesi zorunluluğunu anlamsız kıldığı gerekçe gösterilmiştir.

Taksitle Satış Sözleşmeleri ve Tüketici Sözleşmeleri İçin de Getirilen Cayma Hakkı İmkanı (Madde 18 ve Madde 24)

6057 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 4077 sayılı Kanunda taksitle satışlarda yer almayan cayma hakkına ilişkin düzenleme getirilmiştir. 18. Maddenin birinci fıkrasında tüketicinin yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. İkinci fıkrasında ise cayma hakkının nasıl kullanılacağı düzenlenmiş olup; satıcı veya sağlayıcının cayma hakkı konusunda tüketiciyi bilgilendirmek zorunda olduğu da hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte cayma hakkının kullanılmasına ilişkin diğer ayrıntılar uygulama yönetmeliğinde düzenlenecektir.

6057 sayılı Kanun’un 24. maddesi yapılan düzenleme ile de ilk defa tüketici kredisi sözleşmelerinden on dört gün içinde cayma hakkı getirilmiştir. Bu husus kanun gerekçesinde şu şekilde ifade edilmiştir; tüketici kredisi sözleşmelerinde tüketici açısından önemli bir tehlike tüketicinin çok fazla düşünmeden, geri ödeyebileceğini düşündüğü maddi bir yükümlülük altına girmesidir. Kimi zaman tüketici kredisi sözleşmesi tüketicinin ödeme gücünü aşabilmektedir. Dolayısıyla tüketicilere, on dört günlük süre içinde düşünüp duruma göre cayma hakkını kullanma imkânı verilmiştir. Aslında tüketicilere cayma hakkı verilmesi kredi verenlerin de lehinedir. Zira bir kaç ay sonra ödeme güçlüğüne düşecek bir müşteri, kredi veren açısından riskli bir müşteri olacaktır. Dolayısıyla bu tür müşterilere zaman kaybetmeden işlemden cayma hakkı verilirse en azından kredi veren açısından da bu riskin bir ölçüde azaltılması imkânı olacaktır. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiş olması yeterli olacaktır.

Bankaların Yıllık Üyelik Aidatı Olmayan Kredi Kartı Seçeneği Bulundurması Zorunluluğu (Madde 31/3)

5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 13. maddesinin ikinci fıkrası ve 24. maddesinin dördüncü fıkrası bankaların kredi kartlarından yıllık üyelik ücretleri almalarına imkân tanımaktadır. Bununla birlikte uygulamada bankaların düzenledikleri sözleşmelerde yıllık üyelik ücreti tutarını açıkça belirtmedikleri veya ilgili bölümü boş bıraktıkları görülmektedir. Bu durum da tüketici mağduriyetlerine sebep olmaktadır. Nitekim binlerce tüketicinin tüketici hakem heyetlerine ve tüketici mahkemelerine başvurduğu bilinmektedir. Bankaların bu uygulamasına yapılan itirazlar neticesinde konuya ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2.5.2008 tarihli 2008/4345 esas ve 2008/6088 karar sayılı Kararında üyelik ücretine ilişkin sözleşme şartı haksız şart olarak değerlendirilmiş ve tüketiciden üyelik ücreti alınamayacağına hükmedilmiştir. Buradan hareketle, 6057 sayılı Kanun’un 31. Maddesinin 3. Fıkrası uyarınca; bankalar tarafından kredi kartı üyelik ücreti veya benzeri isimler altında alınan ücretler konusunda tüketici mağduriyetinin bertaraf edilmesi amacıyla kart çıkaran kuruluşların, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmaları zorunlu hale getirilmiştir. Ancak görülmelidir ki; halen yıllık üyelik aidatları tamamen kaldırılmış değildir.

Konut Kredilerinde Erken Ödemelere İlişkin Düzenleme ile Erken Ödeme Tazminatına İlişkin Koşullar (Madde 37)

6057 Sayılı Kanun’un Tüketici Sözleşmeleri başlıklı dördüncü kısmının Konut Finansmanı başlıklı üçüncü bölümünde daha önce yer verilmeyen erken ödeme konusu 37. Maddede ayrıca ele alınmıştır. Bu hükme göre; konut kredilerinde tüketici vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı sözleşmesini feshederek kredi borcunun tamamını erken geri ödeyebilecektir. Kanun koyucunun bu hükme yer vermesindeki amacı, tüketicilerin ellerine geçen ek bir parayı hemen kredi borçlarını kapatmak için kullanmaları ve mümkün olduğu ölçüde borçtan kurtulmasını sağlamaktır. Gerek taksitlerin erken ödenmesi gerekse kredi sözleşmesinin feshi nedeniyle kredinin tümünün erken geri ödenmesi halinde kredi veren, erken ödenen miktara göre gerekli faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapma yükümlülüğü altına sokulmuştur. Bu bağlamda tüketicilerin erken ödemeye teşvik edilmesi amaçlanmıştır.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında erken ödenmesinin akdi faiz oranının sabit olduğu bir dönem içinde gerçekleşmesi koşuluyla konut finansman kuruluşunun erken ödeme tazminatı talep edebileceği de yasal düzlemde ele alınmıştır. Ancak bu tazminatın koşullarının çerçevesi de çizilmiştir. Bu çerçevede erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi 36 ayı aşmayan kredilerde %1’ini, kalan vadesi 36 ayını aşan kredilerde ise %2’sini geçemeyecektir. Hükmün son cümlesi uyarınca da akdi faiz oranının değişken olduğu bir dönemde erken ödeme yapılması durumunda ise herhangi bir tazminat uygulanması mümkün olmayacaktır.

Yukarıda inceleme konusu yaptığımız hükümler yeni veya eskiyi revize eden pek çok hüküm içeren Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un olumlu-olumsuz bütün yönleri uygulama sırasında göze çarpacaktır.


Bu Makaleyi Paylaş