Ortakların Şirketten Aldıkları Borç Karşısında KDV Uygulaması

Ortakların Şirketten Aldıkları Borç Karşısında KDV Uygulaması

Ortakların Şirketlerden Aldıkları Krediler Karşısında KDV Uygulamaları Nasıl Olur?

  Uygulamalara baktığımızda sıkça karşılaştığımız bir durum olan ortakların şirketten faizsiz yahut düşük faizli borç para alma hali,her ne kadar Vergi İdaresi tarafından finansman hizmeti sayıldığı için KDV’ye tabi olması gerektiği düşünülse de, Danıştay bu durumun ekonomik hayatın bir gereği olduğunu savunur ve bunun olağan karşılanması gerektiğini ayrıca KDV’ye tabi olmayacağını söylerler ve idare tarafından bu durum için yapılan cezalı tarhiyat işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu dile getirirler.

Ortakların Şirketlerden Kredi Almaları Durumu

  Gerçek ya da tüzel kişiler kredi ihtiyaçlarını çeşitli finans kurumlarından karşılayabilirler aynı zamanda finansman ihtiyacı sermaye şirketlerinin cari hesap yolu ile ortaklarına sağladıkları faizsiz ya da düşük faizli borçlarla da giderilir.

Uygulamaya baktığımızda sıkça ortaya çıkan durum ortaktan borç para temin etmedir.Türk Vergi Sistemine baktığımızda bu işlemlerin finansman hizmeti mi yoksa KDV’ye tabi olmasının gerekip gerekmediği konusunu da beraberinde getirir.

 Her ne kadar bakıldığında bu özel durum için Vergi Mevzuatında açık bir hüküm olmasa dahi, bu hususta devreye giren Danıştay kararları ve Vergi İdaresi tarafından paylaşılan özelgelere baktığımızda yol gösterici nitelikler vardır.

Borç Para Alma İşleminin Finansman Hizmeti Sayılıp KDV’YE Tabi Olması Durumu Ve İdarenin Bakış Açısı

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa baktığımızda;

  • Türkiye’de yapılan ve maddede sayılmış olan  işlemlerin katma değer vergisine tabi oldukları,

  • Ticari, zirai faaliyet,sınai ve serbest meslek faaliyetleri kapsamında yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olacağı belirtilmiştir.

  • Aynı kanunda hizmetin tanımı da yapılmıştır;

  • Hizmet dediğimizde teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemleri kapsamaktadır..

  • Bu işlemlere baktığımızda  bir şeyi yapmak, meydana getirmek,işlemek, onarmak, imal etmek, temizlemek,hazırlamak,muhafaza etmek,kiralamak,değerlendirmek, bir şeyi yapmamayı vaat etmek gibi, şekillerde karşımıza çıkabilir.

  • Vergiye tabi olan bir hizmetten, işletme sahibinin, işletme personelinin yahut  diğer şahısların karşılıksız olarak yararlandırılması da  hizmet olarak düşünülür.

  • Sermaye şirketlerinin ortak olanlara cari hesap yoluyla borç para kullandırmaları işlemleri, ticari anlamda baktığımızda bir finansman hizmeti olarak kabul edilebilir ve bu işlemler Kanunun maddesine göre KDV’ye tabi bulunurlar.

  • Şirketlerin, kendilerine ait fonlarından ortak olanlara kredi temin etmesi ile şirket dışı 3. kişilere borç para vermesi durumunda farklılık olmadığı ve bu suretle yapılan işlemin ticari iş kapsamında değerlendirildiğinde finansman hizmeti olarak kabul edildiği ve KDV’ye tabi olması yönünde görüşler ağırlıktadır.

  • Şirketler tarafından ortaklara tanınmış bu ayrıcalık karşılıksız dahi yapılmış olsa da, KDV Kanunu bakımından hizmet işlemi söz konusu olduğu için,bunun bahsettiğimiz kanun bakımından emsal faiz bedeli üzerinden hesaplanarak KDV uygulanması gerektiği belirtilir.

 Şirketlerin Ortaklarına Sağladıkları Finansman Hizmetinin Danıştay Görüşü Nedir?


İdarenin belirttiği tutarlı özelgelerinin aksine Danıştay ise şirketlerin ortaklarına sağlamış oldukları “finansman hizmetleri” konusunda tam bir görüş birliğinde değillerdir.

Bazen; Ortaklarına borç para vermiş olan ve faiz geliri elde eden şirketin bu işlemlerinin ticari işlem olarak kabul edilmesi ve bu borç para verme işlemi sonucunda elde edilen faiz gelirinin KDV’ye tab olması gerektiğini söyler, bazen ise şirketlerin ortaklarına sağlamış oldukları finansman desteğini ekonomik hayatın gereklerine ve iş yaşamanın doğal akışına uygun olduğunu düşünerek KDV’nin uygulama alana dahil olmadığını belirtir.


Danıştay tarafından, borç para alıp verme hali ticari hayatın bir parçası olarak kabul edilmez; uygulamada vergi idaresinin yaklaşımının tersine, KDV’ye tabi olmayacağı ve ayrıca eğer idare tarafından bu durum KDV hesaplanmadığı için cezalı tarhiyat yapılmış ise , bu işlemin hukuka aykırı olduğu  ve bu işlemin iptal edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

 

Sonuç olarak unutulmaması gereken bir husus; Vergi Hukukunun önemli ilkelerinden biri  olan özün önceliği prensibi vergilendirme hususunda vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas alınmalıdır.

Proaktif Hukuk ve Danışmanlık Bürosu, şirket hukuku konusunda yetkin ekibiyle idareyle meydana gelebilecek uyuşmazlıklarınızda ve diğer hukuki işlemlerinizde yanınızda yer almaktadır.


Bu Makaleyi Paylaş