Sözleşmelerin Değişen Koşullara Göre Uyarlanması

Sözleşmelerin Değişen Koşullara Göre Uyarlanması

Sözleşmeler ve borçlar hukuku, temelinde tarafların irade serbestisine dayalı olarak sözleşmeyi içeriğine uygun olarak ifa etmek ve tarafların edimlerini bu çerçevede yerine getirmekle yükümlü olduğu bir hukuk dalıdır. Sözleşmenin tarafları, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde alacaklı ve borçlu sıfatını birlikte taşımaktadır. Hukukumuzda temel kural olarak yer alan sözleşmeye bağlılık prensibi çerçevesinde borçlu, sözleşmenin kurulmasından sonraki evrede ortaya çıkan zorluk ve engellere rağmen sözleşmede kararlaştırılan edimi aynen ifa etmekle yükümlüdür. Bu ilkenin kabul görmesindeki temel düşünce sözleşme serbestisi ilkesinin sözleşme yapıldıktan sonra yalnızca iradeye dayandırılmasının önüne geçilerek bu alanda taraflara karşılıklı olarak aynen ifa yükümlülüğü getirilmesidir.

Sözleşmenin kurulmasından sonraki aşamada, sözleşme kurulduğu anda var olan koşulların taraf iradeleri dışında öngörülemez şekilde değişmesi ve bu değişim sonucunda sözleşmenin dengesi bir tarafın aleyhine katlanılamayacak derecede bozulması, işlem temelinin çökmesi ve borcun ifası ilgili taraf açısından önemli derecede güçleşmiş olacaktır. Böyle durumlarda sözleşmeye bağlılık prensibinin sıkı sıkıya uygulanması dürüstlük ve hakkaniyete uygun olmayacaktır. Bu açıdan belirtilen olumsuz sonuçların önlenebilmesi adına sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanması gerekecektir.

Sözleşmeler hukukuna ilişkin bütün ihtilaflarda müvekkillerine kaliteli ve çözüm odaklı hizmet sunma gayretiyle bu süreçte uzman avukatlarla etkin bir faaliyet gösteren Proaktif Hukuk Bürosu, hukuki danışmanlık alanında uzmanlaşmış olduğu sözleşmeler hukukunda gereken hukuki desteği en kısa sürede sonuca ulaştırmak amacıyla hizmet sunmaktadır.

Aşırı İfa Güçlüğü

Sözleşmelerin değişen koşullara göre uyarlanması 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinde aşırı ifa güçlüğü kenar başlığı altında ele alınacaktır. Aşırı ifa güçlüğü çerçevesinde sözleşmenin uyarlanması için kanun metni çerçevesinde belirtilen şartların tamamının gerçekleşmesi gerekmektedir.

➢     Borçlu tarafından öngörülemeyen ve öngörülmesi de olanaklı olmayan olağanüstü bir durumun sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkması

Bu durum genellikle gündelik yaşamın olağan akışı çerçevesinde borçlunun hesaba katmakla yükümlü olmadığı olayları içermektedir. Ekonomik kriz, savaş gibi durumlar borçlunun öngöremeyeceği şekilde gerçekleşmiş olmasından dolayı bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

➢     Ortaya çıkan olağanüstü durumunun borçludan kaynaklanmaması

Sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanmasını talep eden borçlunun ortaya çıkan yeni durumun oluşmasında kusuru bulunmamalıdır. Bu açıdan ortaya çıkan olağanüstü durumun sözleşmenin ifasının aşırı derecede güçleştirdiği sırada temerrüde düşmüş olan borçlu, temerrüde düşmesinde kusursuzluğunu ispat etmekle yükümlüdür. Aksi takdirde aşırı ifa güçlüğüne dayanarak bunun sağlamış olduğu haklardan faydalanamayacaktır.

➢     Ortaya çıkan olağanüstü durum sözleşmenin yapıldığı sıradaki edim ve olguları, borçludan ifasının istenmesinin dürüstlük kurallarına ve hakkaniyete aykırı düşecek boyutta borçlu aleyhine değiştirmiş olması

Bu durumda gerçekleşen değişiklik sözleşmenin esaslı noktalarında gerçekleşmeli, sözleşmenin kuruluş anı ile ifa anı arasındaki denge taraf menfaatleri açısından bozulmuş olmalıdır.

➢     Değişen koşullar neticesinde borçlunun, borcunu henüz ifa etmemiş ya da ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden ötürü doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalısı

Bu durumda aşırı ifa güçlüğü çerçevesinde borçlu, sözleşmeden doğan borcunu ifa etmemiş olmalı ya da ifanın aşırı güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması yani kısmi ifada bulunması gerekmektedir. Öngörülemeyen durum kısmi ifadan sonra ortaya çıkmışsa aşırı ifa güçlüğü, henüz ifa edilmemiş kısım üzerinden değerlendirilecektir.

Borçlunun Sahip Olduğu İmkanlar

Yukarıda sayılan koşulların tamamının gerçekleşmesi durumunda TBK madde 138 gereğince borçluya birtakım imkanlar tanınmıştır. Bu açıdan borçlu öncelikle mahkemeye başvurarak ve dava yolu ile sözleşmenin yeni koşullara göre uyarlanmasını isteyebilir. Tarafların arasındaki çıkar dengesi dikkate alınarak ve somut olayın özellikleri birlikte değerlendirilerek uyarlama işlemi hakim tarafından gerçekleştirilecektir.

Sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olmadığı durumlarda ise borçlu sözleşmeden dönme hakkını kullanabilecektir. Ancak sürekli edimli borç ilişkisi içeren sözleşmelerde (örneğin eser sözleşmesi, kat karşılığı inşaat sözleşmesi) sözleşmenin ileriye yönelik feshedilmesi söz konusu olacaktır. Buna karşılık ani edimli borç ilişkisi içeren sözleşmelerde sözleşmeden dönme hakkı kullanılabilir.


Bu Makaleyi Paylaş