Unutulma Hakkı: Bilişim çağının doğurduğu yeni bir hak

Unutulma Hakkı: Bilişim çağının doğurduğu yeni bir hak

Ülkemizde ve dünyada dijital çağın bir getirisi olarak internet kullanıcı sayısı ve internette çevrimiçi olarak harcanan süre her geçen gün artmaktadır. Özellikle son 10 yılda internetin hayatımıza sirayet ettiği alanlar müthiş derecede artış göstermiştir. Bu artışa paralel olarak insanlar daha çok kişisel bilgi paylaşmaya başlamış, mahremiyet alanları daha daralmış ve aleniyet artmıştır. Öte yandan aktarılan veri ve girdiler çok geniş bir arşiv haline gelmiş ve böylece suni bir bilişim hafızası meydana gelmiştir. Hâl böyle olunca hukuk bilimi çerçevesinde yeni hakların ve yeni koruma mekanizmalarının gündeme gelmesi elzem olmuştur.

2012 yılında Avrupa Komisyonu üyesi Viviane Reding tarafından ‘’unutulma hakkı’’ adında yeni bir kavram ortaya atılmış ve o günden beri bu hak çeşitli yönleriyle tartışılmıştır. Bu hak, özellikle yarıştığı AİHS m.8 ‘’Özel Hayatın ve Aile Hayatının Gizliliği’’ ve çatıştığı AİHS m.10 ‘’İfade Özgürlüğü’’ bağlamında değerlendirilmiştir. Komisyon bu hakkın kapsamının kişisel veriler olduğunu vurgulamış, kişilik haklarının normun koruma alanına girmesini ifade özgürlüğünden daha baskın bulmuştur. Komisyona göre geçerli bir neden olmadıkça kişisel verilerin saklanmaması ve silinmesi gerekmektedir.

Daha yakın tarihe geldiğimizde ise; 13 Mayıs 2014’te Avrupa Adalet Divanı bu hakkın gelişiminin mihenk taşlarından biri olacak bir karara imza atmış ve de kişilerin belirlenen sınırlar içerisinde internet arama motorlarından kendileriyle ilgili olan verilerin gizlenmesini veya tamamen silinmesini isteme hakkının olduğuna karar vermiştir. Bu karar, Türkiye de dahil olmak üzere tüm Avrupa ülkelerini kapsamaktadır.

Kişisel verilerden kasıt kimlik bilgileri, adres, fotoğraf, video gibi kişiyle doğrudan bağlantılı bilgilerdir.

Unutulma hakkı, henüz temel bir hak olarak tanınmamış olmakla beraber çeşitli hukuk disiplinleri içerisinde uygulamalarına rastlamak mümkündür. Kıta Avrupası Hukuk Geleneğinde bu hakka daha yapıcı ve daha pozitif yaklaşılırken Amerikan Hukuk Geleneğinde ise; ifade özgürlüğüne daha yakın bir tutum sergilenmekte ve daha tutucu bir hukuk politikası izlenmektedir.

Ülkemiz açısından bu hakla bağlantılı normatif unsurları ele alacak olursak: 2010 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri çerçevesinde  ‘’Özel hayatın gizliliği’’ başlığı altındaki 20. maddeye eklenen bir fıkrayla kişisel verilerin korunmasını ve silinmesini talep etme hakkına atıf yapılmıştır:

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

Öte yandan ilk olarak 2008 yılında TBMM’ye sunulan  ‘’Kişisel Verilen Korunması Kanun Tasarısı’’, aradan geçen altı yıldan sonra Aralık 2014’te tekrar meclise sunulmuş ve de yakın zamanda yasalaşması beklenmektedir. Bu kanun tasarısının ‘’Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi’’ başlıklı 7. maddesinde; kanuna uygun olarak işlenmiş verilerin, işlenme sebeplerinin ortadan kalkması halinde resen veya kişinin talebi üzerine veri sorumlusu tarafından silineceği, yok edileceği veya anonim hale getirileceği belirtilmiştir.

Sonuç olarak, alışverişten sosyal ağlara, haber almadan içerik yaratmaya kadar hayatımızın birçok alanında faydalandığımız bilişim dünyası, yaygınlaşmasıyla beraber çeşitli tehlikeler yaratmış ve kişilik hakları ihlalleri doğurmuştur. İnsanlar için bazı durumlarda geçmişlerinin unutulması ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu minvalde hukuksal evrimin bir sonucu olarak ve ‘’yaşayan hukuk’’ ilkesi çerçevesinde yeni ihtiyaçlara yeni cevaplar verilmiş ve yeni haklar türemiştir. Bu haklardan bir tanesi de unutulma hakkıdır. Halen devam etmekte olan hukuksal çalışmalar neticesinde yakın zamanda bu hakkın kapsamı daha da netleşecek ve evrensel hukukun ayrılmaz bir unsuru haline gelecektir. İnsanlığın gelişimiyle hukuk biliminin gelişimi ayrılmaz iki parçadır, insanlığın ileri gitmesi hukukun gelişmesi demektir; bu paralelliğe hep beraber şahit olmaya devam edeceğiz.


Bu Makaleyi Paylaş