ZİYNET EŞYALARININ İADESİ
Türk toplumunda düğün merasimlerinde evlenecek çiftlere takı takılması yaygın bir gelenektir. “ziynet eşyası” adı verilen bu çeşitli takıların boşanma söz konusu olduğunda ne olacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Kişisel mal olarak kabul edilen ziynet eşyaları, ziynet alacağı davasıyla talep edilebileceği gibi boşanma davasıyla birlikte de talep edilebilir. Bu yazımızda ziynet eşyası kavramı, ziynet alacağı davasının şartları, davada ispat yükü ve davada zamanaşımı konuları incelenecektir.
ZİYNET EŞYASI KAVRAMI
Ziynet eşyası, kıymetli cevherlerden yahut taşlardan yapılan, ekonomik değeri yüksek, çoğunlukla süs eşyası olarak kullanılan eşyalardır. Türk toplumunda, söz, nişan ve düğün gibi merasimlerinde çiftlere çeşitli ziynet eşyalarının takılması oldukça yaygın bir gelenektir. Bu tür merasimlerde takılan bilezik, kolye, takı seti, altın ve diğer çeşitli ziynet eşyalarının kim tarafından takıldığı, ziynet eşyasının vasıflandırılmasında önemli değildir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre nişan, düğün gibi merasimlerde, evlenecek çiftlere takılan para ve dövizler de ziynet eşyası niteliğindedir.
DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR (ZİYNET EŞYALARI) KİME AİTTİR?
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, düğünde takılan her türlü ziynet eşyası kim tarafından takılırsa takılsın, kadının kişisel malı sayılmaktadır. Bu anlayış, Türk toplumunda hala oldukça yaygın bir durum olan, kadının çalışmaması dolayısıyla bir gelirinin olmaması ve bu nedenle boşanma halinde, kadının maddi açıdan zor duruma düşmemesinin sağlanması için yargı kararlarıyla oluşturulmuştur. Bir bakıma sosyal adaleti sağlama amacına hizmet eden bu anlayış, her olay özelinde istenilen sonucu vermemektedir.
“Düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.” 3. HD, 11.12.2019, E 2019/2763, K 2019/9997
Yakın tarihli kararlarında Yargıtay, düğünde takılan her türlü ziynet eşyasının kadına ait olduğu anlayışından vazgeçmiştir. Yargıtay’ın son kararlarındaki anlayışa göre;
bilezik, kolye, küpe gibi kadına özgülenen ziynet eşyaları kadının kişisel malıdır. Erkeğe takılan ve kadına özgülenmiş olmayan, çeyrek, yarım, tam altın gibi ziynet eşyaları ise aksine bir yerel adet olduğu ispatlanmadığı sürece erkeğe ait olacaktır. daha eşitlikçi olan bu anlayışta, ziynet eşyalarının paylaşımında kadın ve erkek arasında denge sağlanmaya çalışılmaktadır.
“Varlığı ispatlanan tel bilezik ve işlenmiş bilezikler kadına özgü ziynet eşyası niteliğinde olup, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğindedir. Ancak varlığı ispatlanan gremse, reşat, tam, yarım, çeyrek, gram altınlar ise kadına özgü ziynet eşyası niteliğinde olmayıp, hangi eşe ait olduğu ispat edilememesi halinde onların eşlerin paylı mülkiyetinde olduğunun kabulü gerekir.” 8. HD, 24.9.2020, E 2020/949, K 2020/5378
ZİYNET ALACAĞI DAVASI
Boşanma halinde, eşler arasında malvarlığı değerleri paylaşıma girmektedir. Ancak, ziynet eşyaları kişisel mal olarak kabul edildiği için, boşanmada mal paylaşımı hesabına girmezler. Bu durum, ziynet eşyalarının iadesi sorununu ortaya çıkarmaktadır. Ziynet eşyasının iadesi, boşanma davası içerisinde talep edilebileceği gibi, “ziynet alacağı davası” açılarak da ayrıca talep edilebilir. Uygulamada genellikle kadın eş tarafından bu dava açılmaktadır. Ancak, erkek eşin de bu davayı açmasında bir engel bulunmamaktadır. Ziynet eşyalarının iadesi, aynen veya nakden talep edilebilir. Uygulamada ziynet alacağı davası genellikle terditli olarak açılmaktadır. Zira düğün sırasında takılan takılar genellikle, boşanma tarihinde ailesel veya kişisel ihtiyaçlar için harcanmış durumda bulunur. Herhangi bir hak kaybının yaşanmaması için bu davanın terditli olarak açılmasında yarar vardır. Örneğin;
“25 adet bilezik ve 8 adet çeyrek altının aynen iadesine olmadığı takdirde bedeli olan 30.000,00 tl'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilinekarar verilmesini talep ederim.”
İSPAT YÜKÜ
Genel ispat kuralı HMK md. 190/1’de düzenlenmiştir. HMK md. 190/1’e göre, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Gerek doktrinde gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
a) Ziynetlerin Kocada yahut Üçüncü Bir Kişide Bulunduğunu Kadın İspat Etmek Zorundadır
Ziynet eşyaları Yargıtay’ın kabulüne göre kadının üzerinde bulunan, kolayca götürülebilir nitelikte eşyalardır. Bu nedenle, ziynet eşyalarını isteyen kadın, ziynetlerin kocada yahut üçüncü bir kişide bulunduğunu ispat etmek zorundadır.
b) Ziynetlerin İade Edilmemek Üzere ve Kadının Rızasıyla Bozdurulduğunu Koca İspat Etmelidir
Ziynetlerin düğün, balayı masrafları, ev eşyası alımında bozdurulması veya evlilik içerisinde bozdurularak harcanması halinde ise kadına iade edilmemek üzere ve kadının rızasıyla bozdurulup, ihtiyaçlar için harcandığının koca tarafından kanıtlaması gerekir. Bu durumu ispat edemeyen koca ziynet eşyalarını iade ile yükümlü olacaktır.
c) Evi Kendi İsteğiyle Terk Eden Kadın, Ziynetleri Yanında Götürmediğini İspat Etmelidir
Evi terk eden veya kendi isteği ile evden ayrılan kadının ziynetleri de yanında götüreceğini varsayan Yargıtay, şiddete uğramak suretiyle, dövülerek, zorla evden atılan, benzer sebeplerle evi terk etmek zorunda kalan kadının ise ziynetleri yanında götüremeyeceğini bu halde ziynetlerin kadında olduğunu kocanın ispatlaması gerekir.
ANLAŞMALI BOŞANMA DAVALARINDA ZİYNET ALACAĞININ DURUMU
Anlaşmalı boşanma davasında maddi manevi tazminat, nafaka, yargılama giderleri talep edilmemiş olması o davadaki haklara ilişkin olduğundan, bu davada davacı tarafından talep edilen ziynet eşyalarının, anlaşmalı boşanma davasının maddi, manevi sonucu olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Dava açılarak ziynet eşyalarını istemesi konusunda yasal bir engel yoktur.
DAVA AÇMA SÜRESİ VE ZAMANAŞIMI
Ziynet eşyaları üzerinde mülkiyet hakkı söz konusudur. Buna istinaden ziynet alacağı davası bir “istihkak” davası niteliğindedir.
Ziynet alacağının aynen iadesine ilişkin dava açmak herhangi zamanaşımı süresine tabi tutulamamıştır. Ziynet alacağının aynen iadesi değil de, dava tarihindeki bedeli talep edilmiş ise 6098 sayılı TBK md. 146’ ya göre genel zamanaşımı süresi olan on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Bu on yıllık süre boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
SONUÇ
Türk toplumunda düğün merasimlerinde gelin ve damada ziynet eşyası takılması yaygın bir gelenektir. Boşanma halinde bu merasimlerde takılan takıların iadesi sorunu gündeme gelecektir. Kişisel mal olarak kabul edilen ziynet eşyaları boşanmayla birlikte doğrudan mal paylaşımına giremeyecektir. Dolayısıyla ya boşanma davasıyla birlikte talep edilmesi gerekecek ya da ziynet alacağı davası açılarak ayrıca talep edilmesi gerekecektir. Açılan bir ziynet alacağı davasında, ziynetlerin iade edilmemek üzere ve kadının rızasıyla bozdurularak harcandığını koca ispat etmekle yükümlüyken, ziynetlerin kocada bulunduğunu ispat etme yükümlülüğü kadında olacaktır. Ziynet alacağı davası, ziynetin aynen iadesine yönelikse her zaman açılabilir. Ancak dava, aynen iadenin mümkün olmaması nedeniyle ziynetlerin dava tarihi itibariyle nakden iadesine yönelikse genel zamanaşımı süresi olan on yıllık zamanaşımına tabi olacaktır.