İş Sağlığı ve Güvenliğinde Yeni Dönem: 6331 Sayılı Kanun
1. GİRİŞ
İş sağlığı ve güvenliği (İSG) kavramı, sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan ve çalışma yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelen bir olgudur. İSG, çalışanların fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik hallerinin korunması ve geliştirilmesi amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmaların bütünü olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve çalışanların sağlığının korunması büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'de İSG alanındaki yasal düzenlemeler, uzun bir geçmişe sahip olmakla birlikte, 20 Haziran 2012 tarihinde kabul edilen 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (İSGK) ile önemli bir dönüm noktasına ulaşılmıştır. Bu Kanun, işyerlerinde İSG'nin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemeyi amaçlamaktadır . 6331 Sayılı İSGK'nın kabul edilmesindeki temel gerekçelerden biri, Avrupa Birliği (AB) mevzuatına uyum sürecidir. AB direktifleri, üye ülkelerin İSG alanındaki standartlarını yükseltmeyi hedeflemekte ve bu doğrultuda çeşitli düzenlemeler içermektedir. Türkiye de AB'ye üyelik sürecinde, bu direktiflere uyum sağlamak amacıyla İSG mevzuatını güncelleyerek uluslararası standartlara yaklaştırmayı hedeflemiştir.
Bu makale, 6331 Sayılı İSGK'nın temel prensiplerini, işveren ve çalışanların yükümlülüklerini, denetim süreçlerini ve olası hukuki sonuçlarını detaylı bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır. Makalede, ilgili mevzuat hükümleri ve Yargıtay kararları ışığında, Kanun'un uygulanmasına ilişkin hukuki analizler sunulacak ve İSG alanındaki güncel gelişmeler değerlendirilecektir.
2. 6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU'NUN TEMEL PRENSİPLERİ VE KAPSAMI
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi amacıyla çıkarılmıştır. Kanun'un 1. maddesinde belirtildiği üzere, temel amaç işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir.
2.1. Kanunun Kapsamı ve İstisnaları
Kanun, kamu ve özel sektöre ait tüm işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır . Bu geniş kapsam, Türkiye'deki çalışma yaşamının büyük bir bölümünü İSG mevzuatının koruması altına almaktadır. Ancak, 6331 sayılı Kanun'un 2. maddesinde belirtilen bazı faaliyetler ve kişiler bu Kanun kapsamı dışındadır. Bu istisnalar şunlardır:
2.2. Risk Değerlendirmesi Yükümlülüğü ve Önleyici Yaklaşım İlkesi
6331 sayılı Kanun'un temel felsefesi, "önleyici yaklaşım" ilkesine dayanmaktadır. Bu ilke, işyerlerinde risklerin kaynağında yok edilmesi veya azaltılması, kaçınılmaz risklerin analiz edilerek önlem alınması ve toplu korunma tedbirlerine kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik verilmesi gibi unsurları içerir. İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde göz önünde bulundurulacak risklerden korunma ilkeleri, Kanunun 5. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir . Bu kapsamda, işverenler iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdürler . Risk değerlendirmesi, işyerindeki tehlikelerin belirlenmesi, risklerin analiz edilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması sürecini kapsar. Risk değerlendirmesi yapılırken belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu, kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi, işyerinin tertip ve düzeni, genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu gibi hususlar dikkate alınır .
2.3. Bütünleşik ve Katılımcı İSG Yönetim Sistemi Anlayışı
Kanun, bütünleşik ve katılımcı bir iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi anlayışını benimsemektedir. Bu anlayış, iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının işyerinin tüm faaliyetlerine entegre edilmesini ve çalışanların bu sürece aktif katılımını öngörmektedir. 6331 sayılı Kanun'un 18. maddesi, işverenin çalışanların görüşlerini alma ve katılımlarını sağlama yükümlülüğünü düzenlemektedir . Bu maddeye göre, işveren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda çalışanların görüşlerini almak, teklif getirme haklarını tanımak ve bu konulardaki görüşmelere katılımlarını sağlamakla yükümlüdür. Yeni teknolojilerin uygulanması, seçilecek iş ekipmanı, çalışma ortamı ve şartlarının çalışanların sağlık ve güvenliğine etkisi konularında da çalışanların görüşleri alınır.
2.4. Çalışan Temsilcisi Kavramı ve Rolü
6331 sayılı Kanun, çalışan temsilcisi kavramını da iş sağlığı ve güvenliği sistemine dâhil etmiştir. Çalışan temsilcisi, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalara katılma, çalışmaları izleme, tedbir alınmasını isteme, tekliflerde bulunma ve benzeri konularda çalışanları temsil etmeye yetkili çalışandır . Kanunun 20. maddesi, çalışan temsilcisinin görevlendirilmesi, hakları ve sorumlulukları ile ilgili düzenlemeler içermektedir . Çalışan temsilcileri, işyerindeki risklerin belirlenmesi, önleyici tedbirlerin alınması ve iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının etkinliğinin artırılması süreçlerinde önemli bir rol oynamaktadır. İşveren, çalışan temsilcilerinin görevlerini yürütmeleri nedeniyle haklarını kısıtlayamaz ve görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli imkânları sağlar.
3. İŞVERENİN HUKUKİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE SORUMLULUKLARI
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenlere bir dizi hukuki yükümlülük yükleyerek, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasını amaçlamaktadır. Bu yükümlülükler, genel prensiplerden somut uygulamalara kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
3.1. Genel Yükümlülükler
İşverenler, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdür . Bu kapsamda işverenlerin temel yükümlülükleri; çalışanları bilgilendirme, eğitme ve iş sağlığı ve güvenliği organizasyonunu sağlama şeklinde sıralanabilir. İşveren, çalışanların sağlık ve güvenliğini etkilediği bilinen veya etkilemesi muhtemel konular hakkında çalışanları bilgilendirmekle yükümlüdür . Ayrıca, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlamak da işverenin sorumluluğundadır. Bu eğitimler işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni teknoloji uygulanması hâlinde verilir; değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak yenilenir ve düzenli aralıklarla tekrarlanır .
3.2. Risk Değerlendirmesi Yapma ve Eylem Planı Hazırlama Zorunluluğu (İSG Hizmetleri)
6331 sayılı Kanun'un en önemli unsurlarından biri, risk değerlendirmesi yapma zorunluluğudur. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür . Risk değerlendirmesi, işyerindeki tehlikelerin belirlenmesi, risklerin analiz edilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması sürecini kapsar. İşveren, risk değerlendirmesi sonucunda alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler. Bu süreçte, işverenin çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirme veya Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden (OSGB) hizmet alma yükümlülüğü bulunmaktadır .
3.3. Sağlık Gözetimi Yükümlülüğü
İşveren, çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine tabi tutulmalarını sağlamakla yükümlüdür . Bu kapsamda, çalışanların işe girişlerinde, iş değişikliğinde, iş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde ve işin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla sağlık muayenelerinin yapılması gerekmektedir. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacakların, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılmaları mümkün değildir. Sağlık gözetiminden doğan maliyetler işverence karşılanır ve çalışana yansıtılamaz.
3.4. Acil Durum Planları ve Tahliye Yükümlülüğü
İşveren, çalışma ortamı, kullanılan maddeler, iş ekipmanı ve çevre şartlarını dikkate alarak meydana gelebilecek acil durumları önceden değerlendirmek, çalışanları ve çalışma çevresini etkilemesi mümkün ve muhtemel acil durumları belirlemek ve bunların olumsuz etkilerini önleyici ve sınırlandırıcı tedbirleri almakla yükümlüdür (). Bu kapsamda, acil durum planlarının hazırlanması, önleme, koruma, tahliye, yangınla mücadele, ilk yardım gibi konularda uygun donanıma sahip ve eğitimli yeterli sayıda kişiyi görevlendirmek, araç ve gereçleri sağlamak, eğitim ve tatbikatları yaptırmak ve ekiplerin her zaman hazır bulunmalarını sağlamak işverenin sorumluluğundadır . Ciddi, yakın ve önlenemeyen tehlikenin meydana gelmesi durumunda işveren, çalışanların işi bırakarak derhal çalışma yerlerinden ayrılıp güvenli bir yere gidebilmeleri için önceden gerekli düzenlemeleri yapar ve talimatları verir .
3.5. İşverenin Kusursuz Sorumluluğu İlkesi
6331 sayılı Kanun'da açıkça düzenlenmemiş olsa da, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlardan dolayı işverenin kusursuz sorumluluğu ilkesi, yerleşik Yargıtay içtihatları ile kabul edilmektedir. Bu ilke, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 21. maddesi ve ilgili Tebliğler çerçevesinde değerlendirilir. İşverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu iş kazası veya meslek hastalığı meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır; ancak işveren alınması gerekli bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz edilemez .
4. ÇALIŞANLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği süreçlerine aktif katılımını teşvik ederek, bu alanda yeni bir yaklaşım sunmaktadır. Bu kapsamda, çalışanların hakları ve yükümlülükleri dengeli bir şekilde düzenlenmiştir.
4.1. Çalışanların Eğitim Alma ve Bilgilendirilme Hakkı
Çalışanların en temel haklarından biri, iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim alma ve bilgilendirilme hakkıdır. İşveren, çalışanlarını işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi halinde veya yeni teknoloji uygulanması halinde iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini vermekle yükümlüdür. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak yenilenmeli ve düzenli aralıklarla tekrarlanmalıdır . Ayrıca, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapılacak işlerde karşılaşılacak sağlık ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatları içeren eğitimin alındığına dair belge olmaksızın, başka işyerlerinden çalışmak üzere gelen çalışanlar işe başlatılamaz. İşveren, işyerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri, koruyucu ve önleyici tedbirler ile yasal hak ve sorumluluklar hakkında çalışanları bilgilendirir .
4.2. Ciddi ve Yakın Tehlike Durumunda Çalışmaktan Kaçınma Hakkı
Çalışanların bir diğer önemli hakkı ise, ciddi ve yakın tehlike durumunda çalışmaktan kaçınma hakkıdır. 6331 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca, ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar, kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir . Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi halinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. Ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda, çalışanlar usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk edebilir ve bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz .
4.3. Çalışanların İşverenin Talimatlarına Uyma ve İşbirliği Yapma Yükümlülüğü
Çalışanların haklarının yanı sıra, belirli yükümlülükleri de bulunmaktadır. Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür . Bu kapsamda, işyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak gibi yükümlülükleri bulunmaktadır. Ayrıca, işyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek ve teftişe yetkili makam tarafından tespit edilen noksanlıkların giderilmesi konusunda işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak da çalışanların yükümlülükleri arasındadır .
4.4. Çalışanların Kendi Kusurlarının Hukuki Sonuçları
Çalışanların kendi kusurlu davranışları sonucu meydana gelen iş kazaları veya meslek hastalıkları durumunda, hukuki sorumlulukları doğabileceği unutulmamalıdır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 21. maddesi () ve ilgili tebliğler (), sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu iş kazası veya meslek hastalığı meydana gelmişse, Kurumca yapılan ödemelerin işverene rücu edilebileceğini belirtmektedir. Bu durum, çalışanın kendi kusurunun da olayda etkili olması halinde, işverenin rücu hakkının kapsamını etkileyebilir.
5. İDARİ YAPTIRIMLAR, HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUKLAR
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine aykırı davranışlar için çeşitli yaptırımlar öngörmektedir. Bu yaptırımlar, idari para cezalarından işin durdurulmasına, hukuki tazminat sorumluluğundan cezai sorumluluğa kadar geniş bir yelpazede yer almaktadır.
5.1. İdari Para Cezaları ve Yaptırım Uygulama Yetkisi
Kanunun 26. maddesi, işverenlerin Kanun'da belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde uygulanacak idari para cezalarını düzenlemektedir . Bu cezalar, 14. maddede belirtilen bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere uygulanacak idari para cezaları hariç gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve İş Kurumu il müdürünce verilir. 14. maddede belirtilen bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyenler için uygulanan idari para cezaları ise doğrudan Sosyal Güvenlik Kurumunca verilir . İdari para cezalarının miktarı, ihlalin niteliğine, işyerinin tehlike sınıfına ve çalışan sayısına göre değişmektedir. Örneğin, risk değerlendirmesi yapmayan işverene üçbin Türk Lirası, aykırılığın devam ettiği her ay için dörtbinbeşyüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır . Ayrıca, çalışanlara standartlara uygun ve CE işaretli kişisel koruyucu donanım temin etmeyen işverenlere çalışan başına beşyüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır .
5.2. İşin Durdurulması Kararı ve Şartları
6331 sayılı Kanun'un 25. maddesi, işyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde işin durdurulması kararını düzenlemektedir . İşin durdurulması kararı, iş sağlığı ve güvenliği bakımından teftişe yetkili üç iş müfettişinden oluşan heyet tarafından verilir. Ayrıca, çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda da iş durdurulur . İşin durdurulması kararı, mülki idare amiri tarafından kolluk kuvvetleri marifetiyle yirmidört saat içinde yerine getirilir. İşveren, işin durdurulması kararına karşı yetkili iş mahkemesinde itiraz edebilir, ancak itiraz işin durdurulması kararının uygulanmasını etkilemez . İşveren, işin durdurulması sebebiyle işsiz kalan çalışanlara ücretlerini ödemekle veya ücretlerinde bir düşüklük olmamak üzere meslek veya durumlarına göre başka bir iş vermekle yükümlüdür .
5.3. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sonucu Ortaya Çıkan Hukuki Sorumluluk
İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan hukuki sorumluluk, Borçlar Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri çerçevesinde belirlenir. İşveren, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan zararlardan kusuru oranında sorumludur. İşverenin kusursuz sorumluluğu ilkesi de bazı durumlarda uygulanabilir. Yargıtay içtihatlarına göre, işveren, işyerinde meydana gelen iş kazalarından dolayı, gerekli tüm önlemleri almış olsa dahi, bazı durumlarda kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminat ödemekle yükümlü tutulabilir. 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesi ve ilgili Tebliğler, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığında, Kurumca yapılan veya yapılacak ödemelerin işverene rücu edileceğini düzenlemektedir. Bu durum, işverenin sorumluluğunun kaçınılmazlık ilkesi çerçevesinde değerlendirileceğini de belirtir .
5.4. İşverenin Taksirle Yaralama ve Ölüme Sebebiyet Verme Durumunda Cezai Sorumluluğu
İşveren, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaması veya yetersiz alması nedeniyle bir iş kazası sonucu bir çalışanın yaralanmasına veya ölümüne neden olursa, Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca taksirle yaralama veya taksirle ölüme neden olma suçlarından cezai olarak sorumlu tutulabilir. Bu durumda, işverenin kusur durumu, olayın meydana geliş şekli ve diğer ilgili faktörler dikkate alınarak ceza tayin edilir. Ayrıca, 6331 sayılı Kanun'un 25/A maddesi uyarınca, ölümlü iş kazası meydana gelen maden işyerlerinde kusuru yargı kararı ile tespit edilen işveren, mahkeme tarafından iki yıl süreyle kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanabilir (). İşyerinde durdurulan işlerde izinsiz çalışma yaptıran işveren veya işveren vekillerine üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir ().
6. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Türk İş Hukuku'nda iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Kanun, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, çalışanların sağlığının korunması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla köklü değişiklikler getirmiştir. Özellikle risk değerlendirmesi, çalışan katılımı ve önleyici yaklaşım ilkeleri, iş güvenliği kültürünün geliştirilmesinde etkili olmuştur.
Ancak, kanunun uygulanmasında bazı temel sorunlarla karşılaşılmaktadır. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde (KOBİ) iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yeterince sağlanamaması, işverenlerin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirememesine neden olmaktadır. Ayrıca, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi sayısının yetersizliği, denetim mekanizmalarının etkinliğinin artırılması gerekliliği ve çalışanların bilinç düzeyinin yükseltilmesi gibi hususlar, çözülmesi gereken önemli sorunlar olarak ön plana çıkmaktadır.
Bu bağlamda, gelecekteki İSG politikalarına yönelik olarak aşağıdaki öneriler sunulabilir:
Sonuç olarak, 6331 Sayılı Kanun, Türk İş Hukuku'nda iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli bir adım olmasına rağmen, uygulamadaki sorunların çözülmesi ve sürekli iyileştirme çalışmalarıyla etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Bu sayede, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, çalışanların sağlığının korunması ve daha güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması mümkün olacaktır. Gelecekteki mevzuat değişikliklerinin, bu hedeflere ulaşılmasına katkı sağlayacak şekilde yapılması beklenmektedir.