TCK M. 53 KAPSAMINDA BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA
Özet
Türk Ceza Kanunu, suçlu bireylerin toplumla uyum içinde yaşamasını sağlamak, caydırıcılığı artırmak ve adaleti temin etmek amacıyla çeşitli cezaları ve güvenlik tedbirlerini düzenlemiştir. Bu güvenlik tedbirlerinden biri de Türk Ceza Kanunu'nun 53. Maddesinde belirtilen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmadır. Bu makalede, söz konusu hüküm üzerinde durularak, belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmanın uygulamasının yasal dayanağı, hedefleri, uygulama alanı ve sonuçları ele alınacaktır.
Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma Nedir?
Türk Ceza Kanunu m.53: “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…) (11)
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.[12]
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.[13]
(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.
(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.”
Demektedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzerebelli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, kişinin işlemiş olduğu suç nedeniyle birtakım haklarının kullanımının kanun tarafından engellenmesidir. belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma kurumu bir güvenlik tedbiridir. Bu uygulamanın insan hakları açısından değerlendirilmesi ve insan haklarını çiğnememesi önemlidir.belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, insan hakları standartlarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uygun şekilde sınırlanmalıdır, yoksa oldukça önemli hak ihlallerine yol açabilir. Bireylerin adil yargılanma hakkı, kişisel özgürlük ve insanlık onuruna saygı prensipleri gözetilmelidir. belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma alınan mahkûmiyet kararı sonucunda olabileceği gibi bazı hak ve yetkilerin kötüye kullanılmasıyla suç işlenmesi sonucu da olabilir. Son ihtimalde ise mahkeme, takdiri olarak belirli olarak sanığın belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verebilir. Ayrıca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma süresiz bir kısıtlama değildir. Kural olarak hapis cezasının infazının bitimiyle belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma yaptırımı da son bulur. Bunun tek istisnası TCK 53/5’te düzenlenen hak ve yetkilerin kötüye kullanılması halidir. Bu durumda kişiye verilen hapis cezasının yarısından bir katına kadar ayrıca hak ve yetkilerin kullanımından yasaklama kararı verilebilir. Bu durumda ayrıca verilen hak ve yetkilerin kullanımından yasaklılık süresi tahliye tarihinden itibaren başlar. Bu kısıtlamalar nedir dediğimizde ise velayet ve vesayet yetkilerinin, seçme ve seçilme hakkının, kamu görevi edinmenin, tüzel kişilerde, derneklerde, vakıflarda ve şirketlerde yöneticilik yapmanın kısıtlanması gibi hallerdir. Aşağıda tüm saydıklarımızın üzerinde detaylıca durulacaktır.
Mahkûmiyet Kararının Kanuni Sonucu Olarak Belirli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakma (TCK 53/1)
Türk Ceza Kanunu m. 53/1: “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…) (11)
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.”
Demektedir. Dolayısıyla bu hükmün uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle suçun kasten işlenmesi şarttır. Taksirle işlenen suçlarda bu hüküm uygulanmaz. Kişi, kasten işlediği bu suç sonucunda hapis cezası almalıdır. Ayrıca bu kısıtlama kararı için mahkemenin takdir yetkisi yoktur, doğrudan ve kanuna dayanarak kişi belirli haklardan yoksun bırakılır. Mahkeme belli haklardan yoksun bırakılmasına karar vermese dahi yoksun bırakma doğrudan uygulanır. Keza Yargıtay da mahkemenin mahkûmiyet kararı vermesine karşın belirli haklardan mahrum bırakma kararı vermemiş olsa dahi sanıkların haklardan yoksun bırakıldığına, yani aleyhe bozma yasağı kapsamında olmadığına karar vermiştir.
Konuya İlişkin Karar:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 19.01.2016 tarihli ve 2014/72 E., 2016/24 K. sayılı kararı
“… Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı gibi, “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında, yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkûmiyetin yasal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, mahkûmiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile hükümlü açısından kazanılmış hakka konu olamazlar, başka bir anlatımla aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemezler.”
Kişi Mahkûmiyet Kararı Sonucu Hangi Haklardan Yoksun Bırakılır?
Hangi kamu görevlerinin üstlenilmesinden yoksun bırakılacağı kanunda açıkça gösterilmiştir. Söz konusu hükme göre kamu görevinden yoksun bırakılma; TBMM üyeliği, Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen kamu görevi, Atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilme görevlerinden yoksun bırakılmadır.
Yani kasten işlediği suç sonucunda hapis cezası alan kişi oy veremez ve seçimlerde aday olamaz.
Kasten suç işleyen ve hapis cezası alan kişinin velayet hakkı kısıtlanır.
Kişi kasten suç işleyerek hapis cezası aldığında yukarıda sayılan yerlerin hiçbirinde yönetici ve denetçi olamaz. Ancak yönetçilik ve denetçilik dışındaki görevleri alabilir çünkü bu hükümler kısıtlayıcı nitelikte olduğu için dar yorumlanmalıdır.
Hükümlünün Kendi Altsoyu Üzerindeki Velayet, Vesayet ve Kayyımlık Yetkileri (TCK 53/3)
Türk Ceza Kanunu’nun 53. Maddesinin 1. Fıkrasının c bendindeki hükme göre kasten suç işleyerek hapis cezası alan bir kişinin velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri kısıtlanır. Ancak TCK m. 53/3 bu konuda bir istisna getirmiştir. Şayet bu kişinin hapis cezası denetimli serbestlikle infaz ediliyorsa yahut kişi bir süre sonra koşullu salıverilme (diğer bir adıyla şartlı tahliye) kararı verilmişse bu durumda kişinin kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinden yoksunluk kararı verilemez. Bu istisna yalnızca kişinin kendi altsoyu için verilir ve yalnızca velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından geçerlidir. Dolayısıyla kişi hakkında koşullu salıverilme ya da denetimli serbestlik kararı verilmiş olması diğer hak yoksunluklarının uygulanmasına engel değildir.
Bazı Hak ve Yetkilerin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Belli Hakları Kullanmanın Yasaklanması (TCK 53/5)
Türk Ceza Kanunumuz ’un 53. Maddesinin 5. Fıkrası: “Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.”
Demektedir. Dolayısıyla kasten işlenen suç şayet TCK m. 53/1’deki hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş ve hapis cezası verilmiş ise ayrı bir yasaklama kararı daha verilir. Bu karar cezanın infazı bittikten sonra hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar uygulanır. Şayet hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle adli para cezasına karar verilmişse bu durumda hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar söz konusu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanması kararı verilir. Yine bu durumda da verilen yoksunluk kararı cezanın infazından sonrasında işlemeye başlar.
Mahkemenin Takdir Hakkı Çerçevesinde Belli Hakların Kullanılmasını Yasaklaması (TCK 53/6)
Belli hakların yoksun bırakılması yaptırımının kasten işlenen suçlarda geçerli olduğundan bahsetmiş olmamızla birlikte, bu kuralın istisnası TCK m. 53/6’da öngörülmüştür. Söz konusu hükme göre; “Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.” Dolayısıyla mahkeme, suç taksirli işlenmiş olsa dahi belli bir meslek veya sanatın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla verilen mahkûmiyet kararı sonucunda takdiri olarak söz konusu meslek veya sanatın icrasının yasaklanması karar verebilir. İkinci bir ihtimal olarak da trafik düzeninin getirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla mahkûmiyet kararı ile takdiri olarak sürücü belgesinin geri alınmasına karar verebilir. Mahkemenin takdir hakkı çerçevesinde belli hakların yoksun bırakılması durumu üç aydan az ve üç yıldan fazla olamaz. Bir mesleğin icrasının söz konusu hüküm kapsamında yasaklanabilmesi için mesleğin ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olması şarttır. Keza ruhsatnameye tabi olmayan ticari işler hakkında da TCK m.53/6 hükmü uygulama alanı bulmaz.
Müteahhitlik TCK m. 53/6 Kapsamında Bir Meslek Değildir
Müteahhitlik TCK m. 53/6 kapsamında değerlendirilen bir meslek değildir. Bir mesleğin TCK m.53/6 kapsamında değerlendirilebilmesi için ruhsatnameye bağlı olarak yapılması şarttır. Keza Yargıtay da birçok kararında bu hususa vurgu yapmaktadır.
Konuya İlişkin Karar:
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 07.06.2017 tarihli ve 2015/16496 E., 2017/4827 K. sayılı kararı
“…TCK'nın 53/6. maddesinde "belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceğinin düzenlendiği, bir mesleğin icrasının yasaklanabilmesi için ruhsatnameye bağlı olarak yürütülmesi gerekmekte olup, müteahhitlik yapan sanık ...'un, müteahhitlik işini yapmasının ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı ve anılan inşaatın mermer işinin yapımını üstlenen mermerci sanık ...'nin, inşaat işleri ile uğraşmasının ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı nazara alınmadan çalışma hürriyetlerini kısıtlayacak şekilde sanık ... hakkında '' 2 yıl süreyle inşaat müteahhitliği mesleğinden'', sanık ... hakkında '' 2 yıl süreyle inşaat ustalığı mesleğinden '' yasaklanmasına karar verilmesi, kanuna aykırı olup…”
Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma Kararına İtiraz, İstinaf veya Temyiz
Belli hakları kullanmaktan yasaklama kararına itiraz mümkün değildir fakat bu kararlar istinafa götürülebilir. İstinaf mahkemesinin istinaf başvurusunu reddetmesi halinde ise bu kararı tekrar temyize götürmek mümkün değildir.
Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma (TCK 53/5) ve Aleyhe Bozma Yasağı
Yukarıda TCK m.53/1’deki mahkûmiyet kararının kanuni sonucu olarak yoksun bırakma kararının aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceğinden bahsetmiştik. TCK m. 53/5’te ise mahkûmiyet kararının kanuni sonucu olarak değil de cezanın infazından sonra uygulanmak üzere verilen belli haklardan yoksun bırakılma kararına ayrıca hükmedilmesi öngörülmüştür. Dolayısıyla TCK m.53/5 kapsamında verilecek hak yoksunluğu kararı, mahkeme kararında ayrıca ve açıkça gösterilmelidir. Dolayısıyla TCK m.53/1 aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilmezken TCK m.53/5 aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilir.
Kesin Adli Para Cezası ile Birlikte Hükmedilen Güvenlik Tedbiri Açısından İstinaf ve Temyiz
Güvenlik tedbirlerine ilişkin kararlar temyiz edilebilir niteliktedir ve hüküm sayılmaktadır. Dolayısıyla verilen bir kesin hükmün yanında bir güvenlik tedbirine hükmolunmuşsa, güvenlik tedbiri kesin hükmü temyiz edilebilir kılar.
Konuya İlişkin Karar:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 17.11.2015 tarihli ve 2014/250 E., 2015/409 K. sayılı kararı
“…Hüküm olarak kabul edilen güvenlik tedbirleri 5237 sayılı TCK'nun ikinci bölümünde 53 ila 60. maddeleri arasında düzenleme altına alınmışlardır. Buna göre; belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma (madde 53), eşya müsaderesi (madde 54), kazanç müsaderesi (madde 55), çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (madde 56), akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri (madde 57), suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlar (madde 58), sınır dışı edilme (madde 59), tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri (madde 60) mevzuatımızda güvenlik tedbiri olarak gösterilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 15.07.2008 gün ve 174-191 sayılı kararında belirtildiği üzere; bir suç nedeniyle verilen karar içerisindeki cezalardan her biri ayrı bir hükmü oluşturmayıp, bu cezaların tamamı tek bir hükmü meydana getirmektedir. Bu nedenle, hükmün içerisinde birden fazla cezanın bulunması halinde sonuç itibariyle temyize tabi olmayan bir cezanın güvenlik tedbiri ile birlikte hükmedilmesi halinde temyizi olanaklı hale gelmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 30.11.2010 gün ve 237-242 sayılı kararında kesin nitelikteki adli para cezası yanında 5237 sayılı TCK'nun 58/6. maddesinin uygulanması halinde sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesiyle güvenlik tedbirine hükmedildiğinden, kararın temyiz yeteneğinin mevcut olacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda sanık hakkında hırsızlık suçundan yapılan yargılama neticesinde, 2.000 TL adli para cezasına hükmedilmiş, adli sicil kaydındaki hükümlülüğü nedeniyle TCK'nun 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir.
5237 sayılı TCK'nun 58/6. maddesinin uygulanması nedeniyle kararın temyiz yeteneği mevcut olduğundan, temyizin reddine ilişkin karar usul ve yasaya aykırıdır.”
Ehliyetin (Sürücü Belgesi) Geri Alınma Süresi Nasıl Belirlenir?
Türk Ceza Kanunu m. 53/6: “Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.” Hükmünü içermektedir. Dolayısıyla bu süre üç ay ila üç yıl arasıdır. Alt sınıra ve üst sınıra yaklaşıma ilişkin mesele ise hakkaniyet kurallarına, suçun işleniş biçimine, fiilin ağırlığına ve somut olayın şartlarına bakılarak mahkeme tarafından takdir edilir. Şayet sürücü tali kusurlu ise Yargıtay kararlarında da isabetli bir şekilde bu yasağın alt sınıra daha yakın olması gerektiği belirtilir. Yargıtay, tali kusurlu bir sürücüye ilişkin verilen 3 yıllık sürücü belgesinin geri alınması kararını orantısız olarak bozmuştur.
Konuya İlişkin Karar:
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 16.06.2016 tarihli ve 2015/12889 E., 2016/10359 K. sayılı kararı
“… TCK'nın 53/6. maddesinde, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği düzenlenmiş olup; sanığın tali kusurlu olduğu gözetilmeksizin, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek sürücü belgesinin üst sınırdan olmak üzere 3 yıl süresince geri alınmasına karar verilmesi;Kanuna aykırı olup, sanık müdafi ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA; 16.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Hangi Somut Meslek veya Sanatın İcrasının Yasaklandığı Mahkûmiyet Kararında Açıklanmalıdır
Daha önce bahsettiğimiz gibi belli hakların yoksun bırakılması bir güvenlik tedbiridir, kişinin haklarını kısıtlayan hükümler içerir. Dolayısıyla TCK m. 53/6 kapsamında bir meslek veya sanatın icrasının yasaklandığı kararı verilirken; hangi mesleğin yahut sanatın icrasının yasaklandığı somut ve açık bir şekilde kararda belirtilmelidir.
Konuya İlişkin Karar:
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 19.06.2014 tarihli ve 2013/16002 E., 2014/15172 K. sayılı kararı
“… Sanıklar hakkında, 5237 sayılı TCK'nın 53/6. maddesi uyarınca sanığın çalışma özgürlüğünü kaldıracak şekilde hangi meslek olduğu da belirtilmeden soyut ifadelerle 6 ay süreyle meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup, sanıklar müdafinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
HAGB TCK 53 ‘e Uygulanır Mı?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı hükmün hukuki sonuçlarını tamamen bertaraf eder. Dolayısıyla HAGB kararı verildiğinde belli hakların yoksun bırakılması tedbirleri de uygulanamaz.